Mesut ÖZMEN
  3.
 

 

AŞKIN GÖZÜ KÖRDÜR

Bundan çok uzun yıllar önce dünyada yaratılmadan , insanlar dünyaya ayak basmadan önce, iyi huylar ve kötü huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilmez halde dolanıyorlarmış. Bir gün toplanmışlar ve her zamankinden daha sıkkın bir şekilde otururlarken, ''SAFLIK'' ortaya bir fikir atmış NEDEN SAKLAMBAÇ OYNAMIYORUZ? orda bulunan herkeste bu fikre sıcak bakmış ÇILGINLIK çılgın olduğun için bağırarak ortaya atılmış - Ben ebe olmak istiyorum. ben ebe olmak istiyorum... oradakilerin hiç biri çılgınlık kadar atak olmadığı için oldukları yerde kalakalmışlar. ÇILGINLIK bir ağaca yaslanmış ve başlamış saymaya - bir iki üç... ÇILGINLIK saymaya başladıktan sonra iyi huylar ve kötü huylar saklanacak yerler aramaya başlamışlar. ŞEFKAT ayın boynuzunu asılmış. İHANET çöp yığınlarının içine girmiş SEVGİ bulutların arasına kıvrılmış YALAN bir taşın altına saklanacağını söylemiş ancak yine herkesi kandırıp gölün dibine saklanmış. TUTKU dünyanın merkezine girmiş PARA HIRSI bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış ve ÇILGINLIK sayamaya devam etmiş -yetmiş dokuz seksen seksenbir... AŞK ın dışında bütün iyi huylar ve kötü huylar saklanmışlar AŞK kararsız olduğun için bir türlü saklanacağını bilemiyormuş ÇILGINLIK doksan yediye gelmiş -doksan sekiz doksan dokuz ve yüz' e vardığında aşk sıçrayıp etraftaki güllerin arasına girmiş ve oraya saklanmış ÇILGINLIK bağırmış sağım solum sobe saklanmayan ebe demiş... arkasına döndüğünde ilk önce TEMBELİĞİ görmüş. TEMBELİK ayaktaymıs çünkü saklanacak enerjisi yokmuş ÇILGINLIK sonra ŞEFKATİ ayın boynuzunda görmüş ve İHANETİ çöplerin arasında,SEVGİYİ bulutların arasında, YALANI gölün dibinde ve TUTKUYU dünyanın merkezinde bulmuş sadece biri hariç herkes yavaş yavaş geriye dönmeye başlamış. ÇILGINLIK umutsuzluğa kapılmış HASET son saklanan bulunamadığı için haset duyarak, ÇILGINLIĞIN kulağına fısıldamış. -AŞK ı bulamıyorsun ama o güllerin arasında saklanıyor.... ÇILGINLIK çatal şeklinde tahta bir sopa almış ve güllerin arasına sopayı çılgınca saplamış, saplamış,saplamış... ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar... haykırıştan sonra AŞK elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış ve parmaklarının arasından sicim gibi kan akıyormuş ÇILGINLIK , AŞKI bulmak için heyecandan aşkın gözlerini kör etmiş. -ne yaptım ben seni kör ettim. Ne yapa bilirim... AŞK cevap vermiş -gözlerimi geri veremezsin ama istersen bana kılavuzluk yapabilirsin... Ve o günden beri AŞKIN GÖZÜ KÖRDÜR VE HER ZAMAN ÇILGINLIK YANINDADIR!!


AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur... Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de... Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan... Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye... Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi... İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu... Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım... Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili...


AYRILAMAZSIN

Aşk biter...Bu limandaki zamanın dolmuştur.Yelkenlerini şişirip engin denizlere açılmanın vakti gelmiştir artık.Bir özgürlük çağrısı gibi gelir başkalarına bu durum.Ama sen bilirsin ki,nice fırtına seni beklemektedir.Bu yüzden o limanı terk etmek istemezsin. İçin hep hüzün doludur.Bir yanın bittiğini kabul etse de diğer yanın"belki yapılacak bir şey daha vardır"der.Durursun,kığırdayamazsın.Bir tek adım bile atmak istemezsin.Öylece durup gözlerinin içine bakarsın.Sana yeniden"Gel"demesini beklersin."Ben de senden ayrılmam"demesini beklersin.Ama o söz hiç çıkmaz ağzından,duyamazsın... Gururlusundur,istemediğin yerde duramazsın.Ağzından "Evet,bence de bitmeliydi bu aşk"sözcükleri çıkar;ama,buna sen bile inanamazsın.Gururun,oyun oynamaya başlar sana.Önce1Belki biraz zaman vermeliyiz birbirimize"diyerek gururunu ucundan köşesinden yemeye başlarsın.Öyle bir an gelir ki,"Ne olur ayrılmayalım"demeye kadar verdırırsın işi.Bu sözleri nasıl söylediğine inanamazsın... Alışmışsındır.Onun sıcaklığını hiç kimsede bulamayacağını bilirsin.Kimse onun gibi gülemez,kimse onun gibi dokunamaz.Kimseyi onun kadar sevemeyeceğini düşünmeye başlarsın.Bunlar içini sıkar.Nefes alamaz hale gelirsin.Ne uykular uykudur ne geceler gece...Bir kaç dakika huzurlu uykuya hasretsindir artık...Uyuyamazsın... Ondan gelecek bir tek haberi umutsuzca beklersin.Telefonun yanında kaç gece sabahladığını hatırlayamazsın.Yoktur,bir tek haber bile yoktur.Beklemek,ölüm gibi gelir insana.Aslında ölüm fikri de pek garip değildir artık.Öylesine umutsuz kalırsın ki ölümü tek çare olarak görmeye başlarsın.Ölümle ilgili planlar yaparken bile onun tekrar geri dönme olasılığını hiç çıkarmazsın aklından.Bu yüzden ölemezsin... Hayat devam ediyordur;ama,bir şey hep yarım,heo eksiktir.Yüreğin asla eskisi gibi atmayacaktır.Başka aşklar seni kandırmayacaktır.Kimle beraber olursan ol,onu her zaman hatırlayacaksındır.Yıllar sonra bile olsa bir gün sana"gel"dese nerede ve kiminle olduğuna bakmadan ona koşacaksındır.Kahredici bir gerçektir bu.Bu gerçeği bilmek çok daha acı vericidir.Katlanırsın çünkü acı senin kardeşindir.Okim bilir kimle,hangi mutlu hayatın içinde yeni aşkının tadını çıkarmaktadır.Bunu da bilirsin.Bilirsin ama...Ayrılamazsın


BAHAR DALLARININ ERGUVANLARI GİBİDİR AŞK...

Bahar dallarının erguvanları gibidir aşk.Ne zaman böyle tomurcuklarla dolmuştur eli,kolu,yanı,yönü .... şaşar kalır insan.Ne zaman güneş ısıtmıştır böyle içini bu karakışın ortasında ? Ve neden gülümsediğini bilmeden gülümseyerek uyanır insan artık yeni sabaha,yeni güne,yeni aşka... Dünkü hüzünler bugün biraz komik midirler ne ! Dünkü sorunlar ne kadar da küçükmüşler Tanrım ! Oysa daha önceki gün gözlerim birer çeşme,yüreğim nasır,hıçkırarak ağlayan ben değilmiydim ?...Yok canımmm.Sinirlerim bozuktu demek ki o gün !... İşte güzelll bir gün daha başlıyor.Bu dünya ne kadar da güzel bu sabah böyle.Ahh ahh bir de O nun la aynı havayı soluyor olmak,yanyana olmasak ta varlığında ki izlerimi düşününce kıpır kıpır karıncalanıyor içim mutlulukla... Daha önce de yaşamıştım bu sabahları sanki ben.Hani geçmiş aşklarımda diyeceğim amaaaaaa.Yok yok bu başka.Bu hepsinden de başka.Hem diğerleri böyle coşkulu değildi sanki!... İşte böyle başlar her aşk.Kime aitse,nerede yaşanıyorsa ve nasıl gelişecekse hiç önemli değildir.Kelimeler farklı da olsa düşünceler,duygular hep böyle tomurcuklanır yüreklerde.Ani bir ilkbaharda,kıpır kıpır dallarda bahar erguvanlarıdır aşk.Mis kokulu,tazecik,umutlarla yüklü ve hiç solmayacak çiçekler gibidir... Sonra bilinmez bir fırtına söker alır tüm çiçeklerinizi.Nedenini bilmediğiniz hüzünlü bir sonbahar çöreklenir yüreğinizin tam da orta yerine.İsyanlar fırtına gibi alt üst etse de duyguları,anıları yerinden söküp savursa da yaramaz bir işe.Bir kaç içli gözyaşı kalır avucunuzun orta yerinde .Ve yaralı bir yürek...Belki biraz tecrübe ve yıllarca daha olgunlaşmış duygular... Bahar dallarının erguvan çiçekleri gibidir aşk.Ne zaman salkım salkım dolarsa yüreğinize o zaman mis kokusunu çekin içinize.Bu dünyanın en güzel ve belki de en kısa nimetlerindendir çünkü.Bir bakarsınız ki sarı bir sonbahar alıvermiş tomurcukların yerini...


BAŞKA BİR ZAMAN

YARINLARA BAĞIŞLADIK UMUTLARIMIZI, BU GÜNE HİÇ BİRŞEY KALMADI. GEÇMİŞE KALABALIK YANLIZLIKLARIMIZI EKLEDİK, TAKVİM YAPRAKLARI HAYALLERİMİZİ BOŞA ÇIKARDI. SEVİNÇLERDE YARIMDI, HÜZÜNLERDE... BAŞKA YOLLAR VARDI, YÜRÜDÜĞÜMÜZ BAŞKA UFUKLAR. İLK KEZ DİNLEDİĞİMİZ BİR ŞARKI GİBİ EŞSİZ GELMİŞTİ DUYGULARIMIZ. OYSA ŞİMDİ ŞARKILARDA BİRBİRİNİN AYNIYDI, BİZİMKİSİ FARKLI SANDIK. YENİ ALINMIŞ ELBİSELERLE BAYRAMLIK SEVİNÇLERİNİ YAŞAYAN ÇOCUKLAR KADAR SABIRSIZDIK AMA BAYRAMLARIN ÇOCUKSU MUTLULUKLARDA KALDIĞINI ANIMSAYAMADIK. YAĞMURUN TOPRAKLA BULUŞTUĞUNDA ETRAFA YAYILAN O MUHTEŞEM KOKUSU KADAR TUTKULU BİR SELE SALDIK DUYGULARI. ÇÖLLEŞMİŞ YÜREKLER VARDI UMURSAMADIK, BİZ YAĞMUR BİLMEYEN ÇÖLLERİN DİLİNDEN HİÇ ANLAMADIK. ONLAR SERAPLARA VURGUNDU, ''BİR GÜN BELKİ'' DEDİLER AMA DUYMADIK. GÖNLÜMÜZ LİMANLARA UĞRAMAYAN GEMİLER KADAR TUTKUNDU MAVİYE, O UÇSUZ BUCAKSIZ DENİZİ HEP MAVİ SANDIK. RENLERİN HİÇBİRİYLE RAKİP GÖRMEDİK SEVDAMIZI, ONA YAŞYASAK KELİME TÜM ANLAMLARINI YÜKLEYEN BİR ÇİFT GÖZLE SAKINARAK BAKTIK. TESLİM OLMAYI GÜÇSÜZLÜK, GURURU ZAFER SANDIK. HAKLIYDIK BELKİ, AKSİNİ ANLATACAK KİMSE KARŞIMIZA ÇIKMADI. BÜYÜTÜRKEN DÜNYADAKİ VARLIĞIMIZI, KAYBOLUP GİDEN HİSLERİMİZE ÇARE BULAMADIK. MUTLULUK OYUNLARIYLA AVUNMAK, ZAMANI DOLDURMAK İÇİN GEREKLİYDİ BELKİ. BAŞKA BİR OLASILIK VARMIYDI? HİÇ HESAPLAMADIK. YILLAR SIRTIMIZA BİRER OK SAPLAYARAK GEÇİYORDU, YARALARIN KAPANMASINA İZİN VERMİYORDU VAKİT. HER ELE MERHEM OLUR UMUDUYLA UZANDIK. HER ŞEYE RAĞMEN, BİR ENSTRÜMANIN TELLERİNDE YENİDEN BESTELEYEBİLİRDİK HAYALLERİMİZİ. YENİDEN YAZABİLİRDİK YENİK DÜŞMÜŞ TARİHLERİ, HER ACIMIZI SEVİNCE DÖNÜŞTÜRECEK ANLARI YAKALAYABİLİRDİK EL ELE... AMA DENEMEDİK... SEVDİĞİN KADAR YAKINSIN SANIYORDUM SEVDİĞİNE, RUHUNA AMA DÖNÜŞ YOKTUR SONLARIN BAŞLANGICINA. YENİ YOLCULUKLAR İÇİN BİLETİN VARSA HALA... BAŞKA BİR YERDE... BAŞKA BİR ZAMANDA... BELKİ YENİDEN... ASLINDA İLK KEZ... KİMBİLİR...

 
 
  Bugün 25 ziyaretçi (54 klik) kişi burdaydı!
 
 




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol